Kültür Evimiz

Yıllarca çocuk sesleriyle çınlayan duvarların arasında, sadece bir yapı değil, köyün yaşayan hafızası ve geleceğe açılan kapısı sizi bekliyor. Boğatepe’nin eğitim mirasını yaşatan Zavot KÖK, geçmişin emeğini geleceğin bilgisiyle buluşturuyor.


Aşağıda, bu binanın ve Zavot KÖK’ün hikâyesini daha yakından öğrenebilirsiniz.

Zavot Köy, Öğretmen ve Kültür Evi, tam adıyla Zavot KÖK Kırsal Hafıza ve Öğrenme Merkezi 1961-1995 yılları arasında ilkokul olarak hizmet vermiş olan eski köy okulumuzun taş binasının restore edilmesiyle hayata geçirilmiş bir projedir. Burayı bir müze ve kırsal öğrenme merkezine dönüştürme fikri, köy halkı ile köyde görev yapmış ya da burada okuyup sonra göç etmiş öğretmenlerin ilgisiyle doğdu. Köyün eğitim tarihini yaşatarak toplumsal belleği korumayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı hedefleyen bu değerli girişim, 30 Kasım 2020’de İlhan Koçulu, Samettin Nesipoğlu, Emine Oruçoğlu, Galip Ömür ve Muzaffer Zavotçu’nun oluşturduğu grubun çalışmalarıyla hayata geçti. Başta İlhan Koçulu olmak üzere bağışçılarımızın cömertliği ve gönüllülerimizin emeğiyle eski okul binamız yenilendi. Binanın mimari dönüşümünü Asiye Cengiz üstlenirken, mekanın görsel kimliğini Müge Özlem Tuzcuoğlu tasarladı. Araştırma, arşivleme ve küratoryal süreçlerde ise Dr. Fatih Tatari ile Dr. Kübra Zeynep Sarıaslan rol aldılar.

Binamızın Tarihi

Bu merkezin hikayesi, köyün eğitim tarihine tanıklık etmiş, sıralarından geçmiş öğrenciler ve bu okullarda görev yapmış öğretmenlerin anılarında saklıdır. Farklı evlerin odalarında başlayan eğitim yolculuğu, köy halkının omuz omuza vermesiyle bu taş binada kök saldı. 

Ancak, köydeki eğitim geçmişi, Küçük Boğatepe’de bugün hâlâ hatırlanan eski okul binasında başlar. 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başında Çarlık Rusyası’nın yönetimi altında olan Kars ve çevresinde, bölgeye yerleştirilen farklı topluluklar, kendi okullarını kurmaya çalıştılar. O yıllara ait kayıtlar, eğitimin çok tartışılan bir konu olduğunu gösterir. Örneğin, 1907’de çıkan Kafkas Postası (Die Kaukasische Post) gazetesinde, editör Kurt von Kutschenbach, Kars’taki Alman topluluğunu eğitime ilgisiz kaldıkları için eleştirmiştir. İşte Küçük Boğatepe’deki okulu da bu dönemdeki eğitim seferberliğinin bir parçası olarak düşünebiliriz.

Okula dönüştürülmeden önce mesken olarak kullanılan bu yapıyı tanıklar Malakanlardan ya da Ruslardan kalma olarak anıyor. Okulun bodrum katında hayvanlar besleniyor, üst kattaki sınıflarda ise öğrenciler eğitim alıyordu. Burada, ayrıca, kadınlar için terzilik ve halıcılık kurslarının yapıldığı iş derslikleri ve köye dışarıdan gelen öğretmenler için bir lojman bulunuyordu. Böylece bina, hem çocukların ders gördüğü bir okul hem de köyde meslek öğrenilen çok amaçlı bir merkez olarak kullanılıyordu. 1980’lerde yıkılıp yerine daha küçük bir okul yapılmış olsa da bu eski binanın anısı köylülerin belleğinde yaşamaya devam etmektedir.

Bugün merkezimizin bulunduğu okuldan önce, Büyük Boğatepe’de kalıcı bir okul bulunmuyordu. Sert kış koşulları nedeniyle çocuklar, Küçük Boğatepe’deki okula gitmekte zorlanıyordu. Eğitimi önemseyen köylüler, bu sorunu çözmek için kullanılmayan evlerini geçici okullara dönüştürdü. Büyük Boğatepe’de dersler, başlangıçta farklı evlerde yürütüldü. Önce Ali Hacıoğlu’nun evi, ardından yarım dönem boyunca İsmet Koçulu’nun Malakanlardan kalma evi, daha sonra ise Hacı Aydar’ın iki odalı küçük evi okul olarak kullanıldı. Beş sınıfın bir arada eğitim gördüğü bu evlerde, eğitmenler ve vekil öğretmenler görev yaptı.

Taş bina 1950’lerin sonlarına doğru köy halkının kendi emeği ve imkanlarıyla inşa edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında okul inşası, sadece bir eğitim yuvası değil, aynı zamanda yeni rejimin modern yüzünü yansıtan birer simge yaratma projesiydi. Bu amaçla Maarif Vekâleti bünyesinde görev alan G. Schütte Lihotzky gibi mimarlar, tasarımların bazı temel ilkelere göre yapılması gerektiğini belirtiyordu: Binalar, yerel ustalar tarafından kolayca yapılabilecek kadar sade olmalıydı ve projeler Türkiye’nin farklı iklimlerine ve yerel malzemelerine (taş, kerpiç, ahşap) uyarlanabilmeliydi.

Köy okulları, derslik, lojman, atölye, mutfak ve bahçe gibi çok işlevli bölümlerle donatılarak yapıldıkları köylerde hem eğitim hem de toplumsal işlev üreten kompleksler olarak tasarlanmıştır. Amaç, az masrafla, sağlam ve kullanışlı okullar yaparak modern eğitimi Anadolu’nun uzak köylerine taşımaktı. Böylelikle "her mahalle ve köye bir okul" politikasının ürünü olan standart tip projeler ülkenin dört bir yanına gönderildi.
Taş bina 1950’lerin sonlarına doğru köy halkının kendi emeği ve imkanlarıyla inşa edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında okul inşası, sadece bir eğitim yuvası değil, aynı zamanda yeni rejimin modern yüzünü yansıtan birer simge yaratma projesiydi. Bu amaçla Maarif Vekâleti bünyesinde görev alan G. Schütte Lihotzky gibi mimarlar, tasarımların bazı temel ilkelere göre yapılması gerektiğini belirtiyordu: Binalar, yerel ustalar tarafından kolayca yapılabilecek kadar sade olmalıydı ve projeler Türkiye’nin farklı iklimlerine ve yerel malzemelerine (taş, kerpiç, ahşap) uyarlanabilmeliydi.

Köy okulları, derslik, lojman, atölye, mutfak ve bahçe gibi çok işlevli bölümlerle donatılarak yapıldıkları köylerde hem eğitim hem de toplumsal işlev üreten kompleksler olarak tasarlanmıştır. Amaç, az masrafla, sağlam ve kullanışlı okullar yaparak modern eğitimi Anadolu’nun uzak köylerine taşımaktı. Böylelikle "her mahalle ve köye bir okul" politikasının ürünü olan standart tip projeler ülkenin dört bir yanına gönderildi.

Ancak planların hayata geçirilmesi, Boğatepe gibi köylerde yaşayan halkın emeğine ve azmine bağlıydı. Binanın temeli, köyün meşhur gravyer ustası Mansur Usta ve çocukları tarafından atıldı çünkü o dönemde köyde başka usta yoktu. Duvarları taştan örüldü, çatısı ise köyün gençleri tarafından kalaslarla kapatıldı. Zamanla çatıda onarımlar yapılsa da taş duvarlar sağlamlığını korudu. Binanın bir köşesinde yer alan iki odalı küçük lojman, o yıllarda görev yapan öğretmenlerin zorlu yaşam koşullarına tanıklık etti. Yaklaşık 40 metrekarelik bu alan küçük bir mutfak, bir oda ve büyük pencereli bir salondan oluşuyor ve banyo olarak perdeyle ayrılmış beton bir tekne kullanılıyordu. Bu küçük lojman bazen birden çok aileye yuva olmuş, bazen de köye uzaktan gelen bekar öğretmenlerle paylaşılmıştır.

Türkiye genelinde nüfusu azalan köylerdeki okulların kapatılıp öğrencilerin merkez okullara taşınmasıyla, Boğatepe’nin taş okulu da zamanla sessizliğe büründü. Yıllar içinde metruk hale gelen bu bina, bir dönem köyün kalbi olan eğitim yuvasından, yalnızca bir anıya dönüştü. Ancak 2025’te Zavot KÖK’ün açılmasıyla birlikte, bu eski okul yeniden hayat buldu ve geçmişle geleceği buluşturan yaşayan bir müze ve öğrenme alanına dönüştü.

Restorasyon öncesi taş binanın durumu