Boğatepe'de Peynircilik
Boğatepe’nin peynircilik serüveni, bu toprakların doğası kadar insan emeğiyle de şekillendi. Köyün verimli çayırlarında otlayan inekler, yazın özgürce meralarda beslenir; kışın ise aynı meralardan biçilen otlarla beslenir. Bu doğal döngü, süte yoğun aroma, yüksek yağ oranı ve eşsiz bir tat kazandırır. Dolayısıyla Boğatepe’de üretilen peynir, tereyağı, kaymak ve sadeyağ gibi ürünler yalnızca gıda değil, doğanın ve emeğin ortak eseridir.
Peynircilik, 19. yüzyılın sonlarında Çarlık Rusyası döneminde profesyonel bir üretim biçimine dönüştü. Nüfus artışı ve gıda ihtiyacı nedeniyle yeni üretim alanları arayan İsviçreli peynir ustaları, Çar II. Nikolay’ın davetiyle Kafkasya’ya geldiler. Tiflis-Kars posta yolu üzerindeki Bazarcık adlı yerleşim, ulaşım kolaylığı ve zengin bitki örtüsüyle dikkat çekti. İsviçreliler, Alpler’i aratmayan bu yaylalarda gravyer peyniri üretmeye karar verdiler.
Ekomüze Zavot
2000'li yıllar, bu tarihi miras için bir dönüm noktası oldu. İlhan Koçulu liderliğindeki Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) da desteğini alarak binayı kurtarmak için harekete geçti. Kapsamlı bir restorasyon projesiyle yapı aslına uygun olarak yenilendi. 2009 yılında ise alt katı peynirciliğin tarihini sergileyen "Ekomüze Zavot", üst katı ise sosyal ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan çok amaçlı bir merkez olarak kapılarını yeniden açtı ve köyün kalbi olmaya devam etti.
1970’li yıllarda Fransa’da sürdürülebilirlik vurgusu ile ivme kazanan bu yeni yaklaşım, günümüzde dünyanın birçok ülkesinde beş yüzü aşkın ekomüzenin hayata geçmesini sağlamıştır. Klasik müzeler, seçilmiş eser ve koleksiyonların sergilendiği kapalı, durağan alanlardır. Ekomüzeler ise bütün bir köyü ya da kasabayı kapsayan açık ve yaşayan coğrafi alanlardır. Bu alanlarda doğal ve kültürel mirasın tanıtılması, yaşatılması ve topluluk tarafından sahiplenilmesi amaçlanır. Ziyaretçiler, yalnızca gözlemci değil; aynı zamanda kültürel pratiklere katılan, öğrenen ve sorumluluk üstlenen aktif katılımcılardır.
Ekomüzelerin temel amacı, kültürel mirasın korunması, tanıtılarak gelecek kuşaklara aktarılması ve yerelde sürdürülebilir sosyo-ekonomik olanakların oluşturulmasıdır. Bu müzeler, köy yaşamının desteklenmesi, kültürel aidiyetin güçlendirilmesi ve kırsaldan kente göçün azaltılması gibi işlevlerle yerel kalkınmaya katkı sağlar. Dünyadaki örnekler göstermektedir ki, ekomüzecilik uygulamaları kırsal yaşamı yeniden cazip hale getirmekte; hatta bazı bölgelerde kentten köye tersine göçün gerçekleşmesine olanak tanımaktadır.
Türkiye’de ekomüzeciliği temsil eden iki önemli örnek, Kars Boğatepe Köyü Ekomüzesi ve Bolu Hüsamettindere Köyü Ekomüzesi’dir. Türkiye, zengin tarihî, kültürel ve doğal mirasıyla yüzlerce ekomüze projesine ev sahipliği yapabilecek potansiyele sahiptir. Ancak, ekomüzecilik konusunda farkındalık ve kavramsal derinlik henüz istenilen düzeye ulaşmamıştır. Ekomüze fikrinin daha geniş kitlelerce anlaşılması ve bu alanda somut projelerin artması, ülkemizde sürdürülebilir kırsal kalkınmanın ve kültürel mirasın korunmasının önünü açacaktır.













